30.12.2010

Alerji'nin Doğal İlacı "Çörekotu"


Çörekotunun faydaları, bileşiminde bulunan değişik maddelerin etkisiyle açıklanmaktadır. Almanya’da,600 hastada çörekotu yağı etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, toz allerjisi, akne, nörodermatit, astım ve genel immun sistem zayıflığı gibi allerjik hastalıkların % 70’ inde iyileşme sağlandığı görülmüştür.

Çörekotu (Nigella sativa) çok eskiden beri bilinen bir kültür bitkisidir. Ülkemizde ekmeklerde, çöreklerde ve bazı peynir çeşitlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Çörekotu ve çörekotu yağı eski Mısırlılar tarafından da çok iyi bilinmekte, tedavi ve kozmetik amaçlı veya baharat ve yemeklik yağ olarak yaygın biçimde kullanılmaktaydı. Firavunların özel hekimleri daima bir kase çörekotunu hazır bulundurur, ölçüsüz yemek ziyafetlerinden sonra hazmı kolaylaştırmak amacıyla veya soğuk algınlığı, baş, diş ağrıları ve iltihaplarda ilaç olarak faydalanırlardı. Arkeologlar, Tutankhamun’un mezarında değerli eşya yanında bir şişe çörekotu yağı bulmuşlardır. Eski Mısırlıların bronz renkli güzel tenlerini çörekotu yağına borçlu oldukları, güzellikleriyle ünlü kraliçe Nefertite ve Kleopatra’nın da tenlerini güzelleştirmek ve bronzlaşmak için çörekotu yağı kullandıkları bilinmektedir. Hippokrates ve Dioscorides eserlerinde çörekotundan ‘melanthion’ adıyla sözetmişlerdir. Hz. Muhammed’in, “çörekotuna kıymet verin, zira o ölümden başka her derde şifadır” dediği rivayet edilmiştir. Çörekotu ortaçağ başlarında Avrupa ülkelerinde de önem kazanmıştır. Alman krallarından Büyük Karl ve Ludwig der Fromme 9. yüzyılda ülkelerinde çörekotu tarımı yapılmasını sağlamışlardır. İbn Sina, eserlerinde çörekotunun çok yönlü etkilerini açıklamıştır. Çörekotu, 18. yüzyıla kadar kuduz ve yılan ısırmaları ile tümörlerin tedavisinde, antiinfl amatuvar (iltihap giderici) ve süt arttırıcı olarak çok amaçlı kullanılmıştır. Anadolu’da eskiden beri, özellikle sık hastalanan, zayıf vedirenci düşük kişilere çörekotu yedirilmektedir.


Çörekotu batılı ülkelerde 200 yıl kadar unutulup ihmal edilmiştir. 1990’lı yılların başında, Barones adlı değerli bir yarış atı ağır bir astıma yakalanıp hiçbir tedaviden fayda görmeyince, sahibi, Mısırlı bir hekimin, Kuzey Afrika’da çörekotu tohumunun bağışıklık bozukluklarını tedavi amacıyla yüzyıllardır at yemine katıldığını söylemesiyle çörekotunu kullanmış, astımlı at iyileşerek tekrar madalya kazanmıştır. Bu durum, çörekotunu doğal tedavi yöntemleri uygulayan hekimlerin ilgi odağı haline getirmiştir. Astım ve nörodermatitin çörekotu ile tedavisinde başarı elde edilmesi neticesinde, başta ABD ve Almanya olmak üzere pekçok ülkede çörekotunun etkileri ve etkili maddeleri üzerine araştırmalar başlatılmıştır. Çörekotunun antiinfl amatuvar, antibakteriyel, antimikotik, antiallerjik, immunoregulator, antidiyabetik ve antiromatizmal etkileriolduğu tespit edilmiştir.

Çörekotu tohumlarından soğuk presleme ile elde edilen sabit yağın, başta linoleik asit olmak üzere yüksek oranda çoklu doymamış yağ asitleri içerdiği bilinmektedir. Bu doymamış yağ asitlerinin vücutta enzimler aracılığı ile prostoglandin sentezine katıldıkları tahmin edilmektedir. Prostaglandinler, vücutta birçok organ ve dokuda sentezlenen ve çeşitli fi zyolojik ve farmakolojik etkileri olan lokal hormonlardır. Başlıca etkileri bağışıklık sistemi ve düz kaslar üzerinedir. Çörekotundaki çoklu doymamış yağ asitlerinin dolaylı olarak vücutta bağışıklık sistemini dengeleyerek allerjik reaksiyonları, astımı ve nörodermatiti frenlediği ve birçok metabolizma fonksiyonunu olumlu etkilediği düşünülmektedir. Çörekotunun diğer faydaları, bileşiminde bulunan değişik maddelerin etkisiyle açıklanmaktadır. Almanya’da, 600 hastada çörekotu yağı etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, toz allerjisi, akne, nörodermatit, astım ve genel immun sistem zayıfl ığı gibi allerjik hastalıkların % 70’ inde iyileşme sağlandığı görülmüştür.

ABD’de Besin Destekleri Sağlık ve Eğitim Yasası’na göre, kronik hastalıkları önlemede ve frenlemede faydalı olduğu saptanan tıbbi bitkiler ‘besin desteği’ veya ‘gıda tamamlayıcısı’ olarak tarif edilmektedir. Bunlar gıda kategorisi içinde kabul edilmekte ve tablet, kapsül vb. dozaj formlarında satışa sunulmaktadır Bu ürünlerin satışı için FDA’nın (Food and Drug Administration: Gıda ve İlaç Dairesi) onayını alma zorunluluğu yoktur. Ancak tıbbi etkilerine dair iddialarda bulunulamaz. Etiketlerde ve reklamlarda sadece insan vücudunun yapı ve fonksiyonlarında meydana getirdiği değişikliklerden bahsedilebilir. ABD’de yıllık ortalama besin desteği tüketim değeri 12.7 milyar dolar civarındadır ve çörekotu çok rağbet gören besin desteklerindendir. Almanya’da da çörekotu tohumları ve soğuk presleme yöntemiyle elde edilen çörekotu yağı pür yağ veya kapsüller şeklinde eczanelerde satılmakta ve yaygın olarak kullanılmaktadır.

Son yıllarda, çörekotunun anavatanıolan ülkemizden dışalım talepleribulunmaktadır. Ancak batılı ülkelerde -yanlış bilgilerle- Mısır’dan temin edilen çörekotunun kaliteli vetıbbi değeri olan Nigella sativa olduğudüşünülmekte ve tıbbi değeri olmayıp fl oristik amaçla kullanılan Nigella damascena, yani Şam çörekotu, ‘Türk çörekotu’ olarak adlandırılmaktadır.

Çörekotunun verim potansiyelini, yüksek verim ve kalite elde edebilmek için uygun tohumluk miktarını, ulaşılabilecek sabit yağ ve yağ asitleri oranlarını saptayabilmek amacıyla Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü deneme alanında yürüttüğümüz çalışmalarda, birim alana atılacak en uygun tohumluk miktarını belirlemek için 0.5, 1.0, 1.5 ve 2.0 kg’da dört farklı tohumluk miktarı uyguladık. Sabit yağların eldesi ve elde edilen sabit yağın yağ asitleri analizleri Almanya’da Landesanstalt für Pfl anzenbau Forchheim’da, uçucu yağ analizleri ise Bundesforschungsanstalt für Ernährung’da gaz kromatografi si kullanılarak yapıldı. En yüksek verimi, en düşük tohumluk miktarı uygulamasından elde ettik. Birim alandaki bitki sayısının artışıyla bitkilerde yatma meydana gelmekte, bu da kapsüllerde tohum bağlama oranının azalmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte, bölge koşullarında elde edilen tüm verimler, İzmir ve Hindistan’daki çörekotu tarımıyla ilgili çalışmalarda belirtilenlerden önemli düzeyde yüksek bulunmuştur.


Prof. Dr. Menşure Özgüven
Çukurova Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü