22.11.2010

Kanser ve Beslenme


Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlığı "fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam iyilik hali" diye tanımlıyor. Fiziksel sağlığı korumanın en önemli önkoşulları ise sağlıklı beslenme ve egzersiz. Fiziksel aktivite azlığı ve dengesiz beslenme nedeniyle kalp-damar hastalıkları, diabet, osteoporoz ve kanser gibi hastalıkların görülme sıklığı artıyor.

Harvard Üniversitesi, ABD Tarım Bakanlığı (USDA) tarafından hazırlanan Sağlıklı Beslenme İndeksi (HEI) verilerini kullanarak yaptığı bir araştırmada beslenmenin kronik hastalıklarla ilişkisini inceledi. Geniş kapsamlı epidemiyolojik çalışmalar sonucunda toplanan verilerle, her katılımcının HEI puanı hesaplandı ve bu puanların kalp krizi, çarpıntı, kanser gibi başlıca kronik hastalıklarla ilişkisi incelendi. Aynı yaştaki insanlarla kıyaslandığında, HEI puanı yüksek olan, yani sağlıklı beslenen insanların, bu kronik hastalıklara karşı risklerinin düşük olduğu saptandı. Ancak, HEI puanı yüksek kişilerin aynı zamanda daha az sigara içiyor, daha fazla egzersiz yapıyor ve daha sağlıklı yaşıyor oldukları da gözlemlendi. Bu nedenle, söz konusu kronik hastalıklar konusundaki riski azaltmak için yalnızca sağlıklı besleniyor olmak yeterli değil, sigara, alkol gibi diğer risk faktörlerinden de uzak durmak ve egzersiz yapmak gerekiyor.


Kansere yol açabilen kimi zararlı maddelerin, bağırsaklarda sindirimi azaltarak ya da artırarak etki gösterdikleri düşünülüyor. Diğer bir görüş ise, gıdaların bağışıklık sistemini etkileyerek kanseri engellediği ya da başlattığı yönünde.

Hangi maddeler kanser riskini artırır?

Kanserin oluşmasında birden fazla faktör söz konusu. Kanser yapıcı maddenin dozu, kansere yol açan etkene maruz kalma süresi ve kişinin kansere karşı direnci ya da yatkınlığı önem taşıyor. Bu yüzden kanser yapıcı maddeler diye kesin bir tanımlama yapmak mümkün değil. Kanser yapıcı maddelere maruz kaldığı halde bağışıklık sistemi güçlü olan insanların kansere direnç gösterebilmesi mümkün. Ayrıca, kanser oluşumunda kişinin genetik yatkınlığı da çok önemli. Meme kanseri, lösemi gibi bazı kanserlerde yatkınlık önemli rol oynuyor. Meme, prostat, karaciğer, testis, kalınbağırsak kanserleri ve bazı yumurtalık tümörlerinin oluşmasında hormonal nedenler de rol oynayabiliyor.

Kanser oluşumunda bazı çevresel etkilerin rolü büyük. Örneğin, açık tenli kişilerde fazla miktarda güneş ışığına maruz kalmak deri kanserlerine rol açabiliyor. Radyasyona maruz kalan insanlarda akciğer, boğaz-yutak, yemek borusu, mide, bağırsak, deri, tiroit kanserleri, lösemiler ve kemik ve yumuşak doku tümörleri oluşabiliyor. Uzun süre boyunca aşırı sıcak içecek tüketmek, aşırı sıcak yemek yemek deri, yumuşak doku, yemek borusu ve yutak kanserlerine yol açabiliyor.

Birtakım endüstriyel maddelerin kanser riskine yol açtığı biliniyor. Alüminyum ürünleri, ayakkabı sanayisinde kullanılan maddeler, kömür dumanları, kok kömürü ürünleri, demir tozları, boyalar, lastik endüstrisi ürünleri, mobilyacılıkta kullanılan maddeler. Bu tür maddelere yoğun olarak maruz kalınan işlerde çalışanlar diğer insanlara oranla daha fazla risk altında.

Beslenme ve kanser riski
Bazı araştırmalar kanserlerin en azından yüzde 35’inde beslenmenin rolü olduğunu kanıtlıyor. Özellikle kolon-rektum, prostat ve meme kanserinin beslenme ile yakından ilgisi var. Gelişmekte olan ülkelerde çocuklarda görülen kanserlerin sosyo-ekonomik etmenlerle ilişkili olduğunu belirten araştırmalar da var.

Meme, kolon ve prostat kanserlerinin yüksek olduğu batılı ülkelerde hayvansal yağ tüketiminin de fazla olması, hayvansal yağ tüketiminin risk faktörü olabileceğini düşündürüyordu. Bu konuda ortaya çıkarılmış kesin kanıtlar yok, ancak bazı çalışmalar, prostat kanseri ve hayvansal yağ tüketiminin ilişkili olabileceğini gösteriyor. Bitkisel yağların herhangi bir kanser riskini artırdığına dair bir delil ise yok. Ancak, aşırı şişmanlık, tip II diabet, kalp hastalıkları ve meme, kolon, böbrek, yemek borusu kanserleri gibi bazı hastalıklar için önemli risk faktörü. Aşırı yağ tüketiminin kilo almayı etkileyeceği düşünülecek olursa, yağlar konusunda dikkatli olmak gerektiği ortaya çıkıyor. Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) fazla miktarda total yağ alımının kolon, prostat, meme, endometrium kanser risklerini artırdığına dair bir uyarısı da mevcut. Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Mart 2003 tarihinte yaptığı ortak açıklamaya göre; kardiyovasküler hastalıkları, kanseri, diyabeti ve obeziteyi önlemek için, daha az doymuş yağ, şeker, tuz, daha çok meyve, sebze ve fiziksel egzersiz gerekli.

Aşırı miktarda kırmızı et tüketiminin yüksek oranda doymuş yağ ve kolesterol içeriğinden dolayı kalp hastalıkları riskini artırdığı zaten biliniyor. Kırmızı et, aynı zamanda tip II diabet ve kolon kanseri riskini de artırıyor. Riskin artması, salam gibi işlenmiş ürünlerde pişirme ve kimyasal işlem sırasında üretilen kanser yapıcı maddelerle ilişkilendiriliyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu’nun (IARC) yaptığı son araştırmada, son beş yıldır 10 farklı ülkede yaşayan insanların beslenmeleri incelendi. Kurum, günde iki porsiyondan fazla kırmızı et yiyenlerin, haftada bir porsiyon kırmızı et yiyenlere oranla kansere yakalanma ihtimalinin yüzde 35 oranında arttığını açıkladı. Günde 160 gram ve daha fazla kırmızı et yiyenler risk grubu içerisinde. Aynı araştırmaya göre, balık yiyen kişilerin kansere yakalanma riskleri yüzde 30 oranında düşüyor.

Bazı çalışmalarda, fazla süt ürünü tüketen erkeklerde prostat kanseri riskinin arttığı kanıtlandı. Kadınlarda fazla süt ürünü tüketiminin yumurtalık kanseri riskini artırdığını kanıtlayan çalışmalar da var. Kimi uzmanlar bundan süt ürünlerindeki yağ içeriğini sorumlu tutuyor, ancak yüksek miktarda kalsiyum alımınını prostat kanseriyle ilişkilendirenler de var. Süt ve süt ürünleri konusundaki çalışmalar henüz netlik kazanmamış durumda, bu konuda kesin bir yargı bildirmek zor, ancak menopoz sonrası gibi özel durumlar hariç, normal bir diyette fazla kalsiyum alımının sınırlandırılması mantıklı görünüyor. Zaten iyi beslenen bir yetişkin, günlük kalsiyum ihtiyacını bir bardak süte eşdeğer süt ürününden karşılayabiliyor.

Yiyeceklerde kanserojen madde oluşmasının en önemli nedenlerinden biri de pişirme yöntemleri. Yanmış yağların meme ve kalınbağırsak kanserine yol açtığı biliniyor. Kızartmalarda yağın yanmamasına, aynı yağın birden fazla kez kullanılmamasına dikkat etmek gerekiyor. Isıl işlem görmüş bisküvi, cips, kraker, kahvaltılık gevrek gibi kimi hazır gıdalarda oluşan akrilamid maddesinin kanser riskini artırdığı biliniyor.

Ayrıca küflenmiş yiyeceklerde bulunan aflatoksin gibi bazı maddelerin kalınbağırsak kanserine yol açtığı düşünülüyor. İyottan fakir bir diyet ise tiroid kanseri riskini artırıyor.

Besinlerimizde, mikrobesinler tabir edilen eser elementler ve vitaminlerin varlığı da oldukça önemli. ABD’de toplumun dörtte birinin beslenmesinde mikrobesinler yönünden eksiklik bulunduğu, bu kesimde kanser oranının da iki kat arttığı belirtiliyor. Kanserden korunma önerileri içerisinde günde en az 5 öğün antioksidanlardan ve fiberden zengin sebze ve meyvelerin yenmesi tavsiye ediliyor.

Diğer kanser yapıcı maddeler
Çeşitli kimyasal maddelerin kanser oluşumunda rolü var. Bazı kimyasal maddeler, tek bir temastan sonra dahi kanser oluşumunu başlatabiliyor. Bu tür maddelere inisiyatör yani başlatıcı deniyor. Bu maddelere maruz kalma sonucu kanser oluşumu uzun yıllar alıyor ve genellikle "promoter" denilen ve kanser oluşumunu hızlandıran diğer bir maddeye de maruz kalmak gerekiyor.

Her üç kanser ölümünden birinin nedeni sigara. Sigaranın içerisinde hem kanser oluşumunu başlatan, hem de hızlandıran maddeler bulunuyor. Sigara içen insanlarda akciğer, ağız, gırtlak, yutak, yemek borusu, mide, idrar kesesi, pankreas, böbrek, serviks ve karaciğer kanseri riski oldukça fazla miktarda artıyor. Bazı uzmanlar sigara içen insanın kanser olma riskinin %100’e yakın olduğunu, kansere yatkın olan ve riski artırıcı başka faktörlere maruz kalan insanlarda daha çabuk, sağlıklı yaşayan, bağışıklık sistemi gelişmiş ve kansere yatkınlığı az olan insanlarda daha geç ortaya çıkacağını belirtiyor.

Alkolün içerisinde ise kanseri hızlandıran maddeler var. Alkol kullananlarda ağız, yutak, gırtlak, yemek borusu, karaciğer ve meme kanseri riski artıyor. Sigara ve alkol birlikte tüketiliyorsa akciğer ve yemek borusu kanseri riski büyük ölçüde artıyor.

Asbest, benzen, kömür tozu, kömür tozu zifti, madeni yağlar, naftalin ve hardal gazı gibi maddelere maruz kalmak kanser riskini artırıyor.

Bazı virüs ve bakterilerin kansere yol açması da mümkün. Hepatit B ve hepatit C virüsleri karaciğer kanseri riski yaratıyor. T lösemi virüsü lösemiye, HP virüsü serviks kanserine, Helicobacter pylori de mide kanserine yol açabiliyor.

Riski azaltmak için neler yapılabilir?
Kanser riskini azaltmanın en önemli yolu sağlıklı bir yaşam tarzı edinmek. Sağlıklı beslenme ve egzersiz oldukça önemli. Tabii sigara, alkol gibi maddelerden uzak durmak ve kanser riskini artıran etken ve maddelerden kaçınmak gerekiyor.

Kanser riskini azaltmak için günlük diyette meyve ve sebzelerin oldukça fazla tüketilmesi gerekiyor. Bazı meyve ve sebzelerin kanser riskini düşürmede etkili olabileceği de kabul ediliyor. Yeşil yapraklı sebzelerde bulunan folik asitin kolon kanseri riskini, domateste bulunan likopenin ise prostat kanseri riskini azaltabileceği uzmanlar tarafından kabul ediliyor.

Diyetteki antioksidanların kansere karşı koruyucu etki gösterdiği düşünülüyor. A, C, E, B6, B12 vitaminleri folik asit ve niasinin kanserden korunmada etkili olabileceğine dair veriler var. Bazı araştırmalar söz konusu maddelerin eksikliğinin DNA sarmalında radyasyonun yol açtığı bozulmalara benzer bozulmalar yarattığını gösteriyor. Yine beslenmemizdeki eser elementlerden olan çinko, selenyum, demir ve bakırın bağışıklık sistemi üzerinde önemli etkisi olduğu biliniyor. Ayrıca bu elementler yapısına girdikleri enzimler aracılığıyla antioksidan etkiye de sahip oluyorlar. Ancak söz konusu eser elementlerin azlığı kadar fazlalığı da birtakım sorunlara yol açabiliyor. O nedenle mineral ve vitamin içeren ilaçları bilinçsizce kullanmamak ve doktora danışmakta fayda var.

Söz konusu vitaminlerin ve eser elementlerin yeterli miktarda alınması için yeşil sebze ve meyveleri bol bol tüketmek gerekiyor.

Kaynaklar
- Bilim ve Teknik Dergisi, Kanserle Savaş, Özel Ek, Hazırlayanlar; Doç. Dr. Ferda Şenel, Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi, Prof. Dr. Beyazıt Çırakoğlu, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, TÜBİTAK Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Araştırma Enstitüsü, Şubat 2003
- Bilim ve Teknik Dergisi, Beslenmenin Evrimi, Özel Ek, Hazırlayan; BDT Araştırma Grubu, Kasım 2004
- Ulusal Gıda ve Beslenme Stratejisi Çalışma Grubu Raporu, Devlet Planlama Teşkilatı, Yayın No: 2670, Mart 2003
- Kanser ve Beslenme, Dr. Gülseren Ünsün, İnkılap Yayınları, 2003