5.01.2011

Mutfak Bilinci







Alexandra Zissu sürdürülebilir bir dünya için mutfak alışkanlıklarımızı nasıl değiştirmemiz gerektiği ile ilgili  Conscious Kitchen Challenge  makalesini yazmış. Rehber niteliğindeki makalelerinden bir bölüm;


Vücudunuzu tanıyın.
Kendimizden ve doğadan kopuk yaşıyoruz. Vücudumuzu dinlemeyi bilmediğimiz için dış kaynakların hazır standart formüllerini uygulamayı tercih ediyoruz. Vücudunuzu en iyi siz tanırsınız. Hangi tür beslenmeye ihtiyacınız olduğuna, vücudunuzu dinleyerek ve besinlerle ilgili bilgileri göz önüne alarak siz karar verin. Gücünüzü ve sorumluluğunuzu dış kaynaklara teslim etmeyin.
“Benim için iyi olan yeryüzü için de iyidir” diye düşünün.
Gıdalarınızı seçerken ve yemeklerinizi hazırlarken, “seçtiğim bu gıda ve onu hazırlayış biçimim sağlığım için iyiyse yeryüzü için de iyidir” diye düşünün. Neyin iyi neyin kötü olduğunu, kendinizi yakından tanıyacağınız ve doğaya döneceğiniz bir öğrenme süreciyle ayırt edebileceksiniz.
Yerel, mevsimsel, organik ürünleri tercih edin.
Teknolojinin ve lojistik sektörünün gelişmesiyle birlikte Güney Amerika muzunun, Afrika kahvesinin, İtalyan makarnasının.. tadını çıkartır olduk, ama bu rahatlığın nelere mal olacağını hiç düşünmedik. Karbon gazı salımıyla küresel ısınmaya en çok katkıda bulunan sektörlerin başında taşımacılık sektörü gelmektedir. Dünya genelinde en çok gıda taşınmaktadır. Gıdalarınızı seçerken, üretildiği yeri ve size ulaşana kadar ne kadar mesafe katettiğini sorgulayın. Yerel ekonomiye destek vermek ve küresel ısınmayı hızlandırmamak için ülkemizde üretilmiş gıdaları tüketin.
Artık hangi mevsimde ne yetişirdi pek hatırlamıyoruz. Domates, biber, salatalık, kabak, patlıcanı.. yaz-kış afiyetle yiyoruz, ama genellikle seralarda, ağır kimyasal gübre ve ilaçlarla, mevsimsiz yetiştirilen bu ürünler sağlığımızı tehdit ediyor. Sebze-meyveleri mevsiminde tüketin.
Günümüzde, ekonomik kaygılardan dolayı genellikle monokültür tarım3 tercih edilmektedir. Monokültür toprağı zayıflatmakta, biyolojik çeşitliliğe zarar vermekte, bitkileri zararlıların saldırısı karşısında zayıf bırakmaktadır. Bütün bunlar, kimyasal gübre ve tarım ilacı kullanımını beraberinde getirmektedir. Bu durum, zirai ilaç sektörünün sürdürülebilirliği açısından teşvik edilmektedir. Tarımda kullanılan kimyasallar yalnız toprağı değil, yeraltı sularına karışarak nehirleri, gölleri, denizleri.. de kirletmekte, canlıları zehirlemekte, insan sağlığını tehdit etmektedir. Kendimizi ve yeryüzünü korumanın yolu organik ürün tüketmektir. Bu, sağlık ve doğa üzerindeki etkileri henüz belli olmayan, ancak tohum çeşitliliği açısından ciddi tehlike sayılan genetiği değiştirilmiş ürünlerden kaçınmanın da en garantili yoludur. Mümkün olduğunca organik beslenin. Özellikle elma, armut, çilek, kiraz, şeftali, üzüm, ıspanak, marul, domates, patates, biber, kereviz gibi en çok ilaçlanan sebze-meyvelere dikkat edin.
İşlenmiş, paketlenmiş, katkı maddeleri içeren ürünlerden kaçının.
İşlenmiş gıdaların sindirimi zordur ve ‘tam’ gıdalar kadar besin değeri taşımazlar. Ayrıca, bu gıdaların çoğu sağlığa zararlı katkı maddeleri içerir ve paketlenmiştir. Paketlenmiş gıdaların ambalajları doğada binlerce yıl kalmakta, kirliliğe neden olmakta ve canlıları zehirlemektedir. Paketlenmiş gıdalardan mümkün olduğunca kaçının, mutlaka tüketmeniz gerekiyorsa ambalajları dönüştürülebilenleri tercih edin.
Fazla et tüketmeyin.
Fazla miktarda et üretimi doğaya zarar verir. Dünyada gittikçe artan endüstriyel hayvancılık için ormanlar kesilerek tarım alanları açılmaktadır. Bu durum, hava kirliliği, küresel ısınma, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi olumsuzluklara neden olmaktadır. Dünyadaki tarım alanlarının %30’undan fazlası hayvancılık veya hayvan yemi üretimi için kullanılmaktadır. Ayrıca, hayvancılıkta yoğun bir su ve enerji girdisi vardır ki bu, içinde bulunduğumuz ekolojik koşullarda sürdürülebilir değildir. Endüstriyel hayvancılığın doğaya verdiği zarar ve hayvanların gördüğü kötü muamele göz önüne alındığında et tüketimini minimuma indirmenin veya organik et tüketmenin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Ellerinizi toprağa değdirin ve üretime geçin.
Balkonunuzda, bahçenizde, belediyelerin ortak kullanıma açtığı hobi bahçelerinde kendi sebze-meyvenizi yetiştirin. Yaşadığınız yerde hobi bahçesi yoksa belediyenizden talep edin.
Mutfakta ne kadar su ve enerji tükettiğinizin farkında olun.
Temiz su kaynakları gittikçe azalıyor ve şu anda kullandığımız enerji kaynakları sonsuz değil! Suyu ve enerjiyi tasarruflu kullanın.
Atıklarınıza sahip çıkın.
Organik atıklarınızı çöpe atmak yerine kompost yapın, geri dönüştürülebilir atıklarınızı (kağıt, cam, plastik, metal vs.) ayırın ve geri dönüşüme dahil edin. Plastik torba yerine, sürekli kullanabileceğiniz bir bez torba edinin.
Mutfağınızı buluşma mekânı haline getirin.
Mutfak, binlerce yıldır aile ve toplumların en önemli sosyalleşme alanlarından biri olmuştur. Ailenizi ve dostlarınızı mutfakta biraraya getirin, birlikte yeni lezzetler yaratmanın keyfi ni yaşayın.
Farkındalığınızı paylaşarak arttırın.
Ailenizle ve dostlarınızla fikir alışverişinde bulunun. Birlikte yemek yapan, yiyen, gıdalarla ilgili deneyimlerini paylaşan, ‘sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme’ grupları oluşturun.
Dünyadaki gıda hareketlerini takip edin.
Mesela, geleneksel yemek kültürünün muhafaza edilmesi için çalışan ‘slow food’ hareketi dünyada giderek yaygınlaşmaktadır ve bu harekete Türkiye de dahildir. Gıda hareketleri hakkında bilgi sahibi olun.
Doğa bize hayat verir. Doğayla bütün olduğumuzu hatırlamak bizi sağlıklı kılacaktır
Türkçeleştiren: Filiz Telek