31.12.2010

Selülitten korunmanın doğal yöntemleri

Selülit, şişman-zayıf, genç-yaşlı tüm kadınların ortak sorunu. Bilinçli beslenme, egzersiz, ve masajla selülitlerle başa çıkmak mümkün.

30.12.2010

Çörek Otu ve Yağı Nasıl Kullanılır?



Gıda desteği olarak çörekotu yağı Tedavi amacıyla kullanılacak çörekotu yağının mutlaka soğuk presleme yöntemiyle elde edilmesi gerekmektedir. Değerli doymamış yağ asitlerinin zarar görmemesi için, çörekotu yağı ısıtılmamalıdır. Koyu kahve rengindeki yağ, koyu renkli şişelerde, karanlık ve serin yerlerde muhafaza edilmeli, taze ve bozulmamış olmalıdır.
Uçucu yağların uzun süre ağız yolundan kullanılması karaciğeri yorduğu için, çörekotu yağı da kür şeklinde 8, en fazla 12 hafta süreyle, yemeklerle beraber ve bol su içerek aşağıda belirtilen dozlarda alınmalıdır: Soğuk presleme ile elde edilen çörekotu yağının herbiri 400 mg içeren kapsüllerinden

Alerji'nin Doğal İlacı "Çörekotu"


Çörekotunun faydaları, bileşiminde bulunan değişik maddelerin etkisiyle açıklanmaktadır. Almanya’da,600 hastada çörekotu yağı etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, toz allerjisi, akne, nörodermatit, astım ve genel immun sistem zayıflığı gibi allerjik hastalıkların % 70’ inde iyileşme sağlandığı görülmüştür.

Çörekotu (Nigella sativa) çok eskiden beri bilinen bir kültür bitkisidir. Ülkemizde ekmeklerde, çöreklerde ve bazı peynir çeşitlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Çörekotu ve çörekotu yağı eski Mısırlılar tarafından da çok iyi bilinmekte, tedavi ve kozmetik amaçlı veya baharat ve yemeklik yağ olarak yaygın biçimde kullanılmaktaydı. Firavunların özel hekimleri daima bir kase çörekotunu hazır bulundurur, ölçüsüz yemek ziyafetlerinden sonra hazmı kolaylaştırmak amacıyla veya soğuk algınlığı, baş, diş ağrıları ve iltihaplarda ilaç olarak faydalanırlardı. Arkeologlar, Tutankhamun’un mezarında değerli eşya yanında bir şişe çörekotu yağı bulmuşlardır. Eski Mısırlıların bronz renkli güzel tenlerini çörekotu yağına borçlu oldukları, güzellikleriyle ünlü kraliçe Nefertite ve Kleopatra’nın da tenlerini güzelleştirmek ve bronzlaşmak için çörekotu yağı kullandıkları bilinmektedir. Hippokrates ve Dioscorides eserlerinde çörekotundan ‘melanthion’ adıyla sözetmişlerdir. Hz. Muhammed’in, “çörekotuna kıymet verin, zira o ölümden başka her derde şifadır” dediği rivayet edilmiştir. Çörekotu ortaçağ başlarında Avrupa ülkelerinde de önem kazanmıştır. Alman krallarından Büyük Karl ve Ludwig der Fromme 9. yüzyılda ülkelerinde çörekotu tarımı yapılmasını sağlamışlardır. İbn Sina, eserlerinde çörekotunun çok yönlü etkilerini açıklamıştır. Çörekotu, 18. yüzyıla kadar kuduz ve yılan ısırmaları ile tümörlerin tedavisinde, antiinfl amatuvar (iltihap giderici) ve süt arttırıcı olarak çok amaçlı kullanılmıştır. Anadolu’da eskiden beri, özellikle sık hastalanan, zayıf vedirenci düşük kişilere çörekotu yedirilmektedir.

28.12.2010

İstanbul'daki organik pazarlar


Halkın sağlıklı ve doğal özelliklerini yitirmemiş gıda talebi Organik-Ekolojik pazarlara olan ilgiyi artırdı. Son zamanlarda İstanbul başta olmak üzere pek çok farklı yerde sertifikalı organik ürünlerin satıldığı pazarlar açılıyor.
Organik-Ekolojik pazarların en eskisi Buğday Derneği tarafından organize edilen “Şişli %100 Ekolojik Pazar”. Son açılan organik pazarsa Zeytinburnu Belediyesi, Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği ve Ekolojik Üreticiler Derneği tarafından Topkapı Merkezefendi Camii yanında 30 Ekim 2010 tarihinde açılan Zeytinburnu Organik Halk Pazarı oldu.
İstanbul’un farklı semtlerinde kurulan organik pazarların listesi aşağıda yer alıyor:

Organik ürünler neden pahalı?


Market raflarında organik gıdaların eşdeğer konvansiyonel gıdalara göre birkaç kat fazla fiyatla satıldığını görebiliyoruz. Bu durum ülkemizde organik gıdaların ancak zenginlerin tüketebileceği gıdalar olduğu önyargısını oluşturuyor.

Organik tarım nedir?


Doğayla uyum içerisinde, doğanın bir parçası olarak yaşamak yerine ona egemen olmaya çalışan, doğal kaynakları sanki hiç tükenmeyecekmiş gibi har vurup harman savuran, doğaya sanki düşmanmış gibi davranan bir sistem içerisinde yaşıyoruz. Dünyanın her yerinde karşımıza çıkan çevre kirliliği, küresel ısınma, nesli tükenen canlılar ve giderek azalan doğal kaynaklar doğal dengenin iyice bozulmuş olduğuna işaret ediyor. Doğanın bir parçası olduğunu ve onunla karşılıklı etkileşim içerisinde olduğunu unutan insanlık, şimdi bu unutkanlığın bedelini bozulan bedensel ve ruhsal sağlığıyla ödüyor. OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) verilerine göre küresel ısınmanın %20’si ve kuş türlerindeki azalmanın %50’si endüstriyel tarımda kullanılan kimyasallardan kaynaklanıyor.

Pekiyi, gelecek kuşaklara daha sağlıklı, daha insanca bir dünya bırakmak için ne yapmalıyız? İnsan doğasına daha uygun, doğal dengeyi hiçe saymayan bir tarımsal üretim modelini hayata geçirmek mümkün mü? Bütün bu soruların yanıtı organik tarımda.

"Ekolojik", "biyolojik" gibi adlarla da anılan organik tarım; kısaca doğal kaynakların bozulmadan, sürdürülebilir biçimde kullanılmasını sağlamak, daha sağlıklı bir çevrede daha sağlıklı gıdalar üretmek amacıyla uygulanan tarım şekli. Organik tarım, kullandığı doğayla uyumlu teknikler ve doğada çözünebilen, zehirli etkiler yapmayan gübre, ilaç vb. maddeler sayesinde kırsal alanda bulunan toprak, su, orman ve mera gibi doğal kaynaklar ve bunların üzerinde yaşayan canlıların varlığını sürdürebilmesini mümkün kılıyor. Ayrıca, topraktaki biyolojik hareketi, dönüşümü ve çeşitliliği koruyan bir tarımsal model kullandığı için çevrenin sağlığını da korumuş ve zenginleştirmiş oluyor.

22.12.2010

Küresel ısınmaya karşı neler yapılabilir?

Karşı karşıya bulunduğumuz tehlikenin büyüklüğüne rağmen alınan önlemler ne yazık ki son derece yetersiz ve yavaş. Özellikle fosil yakıt kullanımını sınırlamak için, sanayi, ulaşım gibi alanlarda hükümetler nezdinde ciddi önlemler almak, üretim modellerini yeniden gözden geçirmek gerekiyor.
Toprak kalitesinin artması ve yeşil alanların ve ormanların artması gibi olayların atmosferdeki karbonun tutulmasına yol açacağı biliniyor. Tarımsal faaliyetlerin toprak kalitesini gözeterek, doğayla barışık bir biçimde yapılması, verimliliğini kaybetmiş toprakların rehabilitasyonu, ağaçlandırma, ormanlık alanların korunması ve çoğaltılması gibi çalışmalar, hem ekosistemin kalitesini artırmada hem de karbon tutulumu sağlayarak küresel ısınma ve kuraklıkla mücadele etmede önemli katkılar sağlayabilir.

17.12.2010

Aşure


Ayaküstü beslenmenin yemek kültürümüzü ne kadar olumsuz etkilediğini her gün çeşitli örneklerle görüyoruz. Geleneksel lezzetler birer birer unutulurken yemeğe ayrılan zaman azalıyor, yemek yapmak ve sofra kültürü için emek ve zaman harcamak boşa sayılıyor. Aşure gibi yapımı zor ancak toplumsal dayanışmayı ve paylaşmayı pekiştiren, köklü lezzetler yavaş yavaş unutuluyor. Geleneksel lezzetleri korumak ve gelecek nesillere aktarmak isteyenler için Beyaz Unsuz Şekersiz Hamur İşleri kitabının yazarı Arzu Aygen'in aşure yapımı hakkında yazdıkları ve tarifi aşağıda

16.12.2010

Küresel ısınma


Birer birer kurumakta olan sulak alanlar, bir türlü kış uykusuna yatamayan ayılar... Bu tür haberler son zamanlarda sık sık karşımıza çıkıyor. 15-20 yıldır yaşamakta olduğumuz küresel ısınmanın sonuçlarını görüyoruz.
"Küresel ısınma" sözü yalnızca mevsimlerin daha sıcak geçmesi anlamına gelmiyor. İklim değişikliğinden kaynaklanan dengesizlikler yaşamımızı altüst edecek sonuçlara yol açabiliyor. İklim dengesizliklerinin yarattığı zincirleme etkiler nedeniyle seller, kuraklık hatta bazı durumlarda kışların sert geçmesi gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. Dünyanın birçok bölgesinde iklim değişikliğinden kaynaklanan felaketler yaşanmaya başladı bile.
Türkiye küresel ısınmadan en fazla etkilenecek ülkelerden biri. İklim değişikliğinin ülkemizde kuraklaşmaya yol açacağı, tarımsal alanda ciddi sorunlara neden olacağı tahmin ediliyor.

15.12.2010

Zerdeçal



Hint safranı adıyla da tanınan zerdeçal, bilinen en güçlü antioksidanlardan biridir. Güney Asya kökenli bir bitki olan zerdeçal, Batı ülkelerinde baharat olarak kullanılmasına rağmen Asya ülkelerinde uzun yıllardan bu yana doğal ilaç olarak kullanılır. Yemeklerde kullanılan köri baharatının temel bileşenlerinden biri olan zerdeçalın etken maddesi "kurkumin"dir.

7.12.2010

Geri Dönüştürülebilir madde getir. Bedava Paten Kay...


“Doğaya Destek Sizden, Buz Pateni Biletiniz Bizden” sloganı ile başlatılan Geri Dönüşüm Projesi’nde ikinci adım Özgürlük Parkı'na kurulan buz pistiyle atıldı. 4 ay boyunca açık kalacak buz pistinde kayak keyfi yaşamak isteyen Zeytinburnuluların yapacağı tek şey geri dönüşebilir bir madde getirmek…
Projenin organizasyonu Zeytinburnu Belediyesi tarafından yapılıyor.
Proje ile ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

2.12.2010

Hamsi Kuşu


Malzemeler (6 Kişilik):
1 Kilo hamsi, 2 tatlı kaşığı tuz, 1/4 demet maydanoz, 2 orta boy soğan, 3 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı çamfıstığı, 1 tatlı kaşığı kuş üzümü, yarım su bardağı pirinç, 1 su bardağı sıcak su, yarım çay kaşığı karabiber, yarım su bardağı mısır unu, 2 adet yumurta, 6 yemek kaşığı ayçiçek yağı (kızarırken)
Hazırlanışı:
Balıkları temizleyin, kuyruklarını koparmadan kılçığını çıkarın, yıkayın, 1 tatlı kaşığı tuz ekleyerek karıştırın, süzgeçte 15 dakika bekletin.

1.12.2010

Karadeniz mutfağı


Karadeniz mutfağı zenginliğine rağmen ülkemizde ve dünyada pek fazla tanınmaz. Oysa kendine özgü yemekleri ve lezzet çeşitliliği oldukça yüksektir. Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden üçüncü büyüğü olan Karadeniz bölgesinde tarım için elverişli düzlük alanlar bulunmaz, bu nedenle bölgede yerleşim ve hayat bu coğrafya koşullarına uygun şartlar altında gerçekleşir.

Çevreci Arama Motoru Olur Mu?


Deutsche Welle Türkçe 'nin haberine göre Alman bilişimci Kroll, "çevreci" arama motoru geliştirdi. Haber detayları şöyle;