24.11.2010

Susuzluktan korunmak mümkün mü?


Son günlerin en önemli tartışma konularından biri su. Zaman zaman bazı şehirlerde barajlardaki doluluk oranı mevsim normallerinin çok altında kalıyor. Bazı bölgelerde kuraklık nedeniyle tarımsal ürünlerde rekolte kayıpları yaşanıyor. Son 40 yılda Van Gölü’nün 3,5 katı büyüklüğünde sulak alanı kaybettik. Son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4000 metreküpten 1430 metreküpe düştü. Türkiye su fakiri bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Üstelik sorun yalnızca ülkemize ait değil. Birleşmiş Milletler Su Raporu’na göre 2050’li yıllarda 48 ila 60 ülkede, 2 ila 7 milyar insan susuzluktan etkilenecek.
Türkiye’nin brüt yerüstü suyu potansiyeli 193 milyar metreküp. Devlet Su İşleri’nin hesaplarına göre günümüz teknikleriyle erişilebilecek toplam su potansiyeli ise yılda 112 milyar metreküp. Günümüzde kullanılan suyun önemli bir kısmı birçok akarsuyun barajlarda toplanması, sulak alanların kurutulması vb. büyük projelerle kurulan su sistemleri yoluyla elde edilip ulaştırılıyor. Bu projeler susuzluk sorununu kısa vadede çözmekte başarılı oluyor, ancak uzun vadede birçok ekolojik soruna yol açıyor. Bu sorunlar da susuzluğun daha da artmasına neden oluyor.

23.11.2010

Gripten korunmak için ne yapmalı?


Grip, İnfluenza adı verilen bir virüs tarafindan oluşturulan, ani olarak 39°C üzerinde ateş, şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, bitkinlik, titreme, baş ağrısı ve kuru öksürük gibi belirtiler ile başlayan bir enfeksiyon hastalığıdır. Daha sonra hastalık tablosuna boğaz ağrısı, burun akıntısı, aksırma, gözlerin sulanması ve kızarması gibi belirtiler eklenir ve bazı vakalarda da karın ağrısı, bulantı ve kusma görülebilir. Ateşin 39°C’nin üzerinde olması, şiddetli kas ağrıları ve halsizlik nedeniyle hastalığı ayakta geçirmek olanaksızlaşır ve hastalar genellikle 3-7 gün yatağa mahkum olurlar.

22.11.2010

Kanser ve Beslenme


Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlığı "fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam iyilik hali" diye tanımlıyor. Fiziksel sağlığı korumanın en önemli önkoşulları ise sağlıklı beslenme ve egzersiz. Fiziksel aktivite azlığı ve dengesiz beslenme nedeniyle kalp-damar hastalıkları, diabet, osteoporoz ve kanser gibi hastalıkların görülme sıklığı artıyor.

Harvard Üniversitesi, ABD Tarım Bakanlığı (USDA) tarafından hazırlanan Sağlıklı Beslenme İndeksi (HEI) verilerini kullanarak yaptığı bir araştırmada beslenmenin kronik hastalıklarla ilişkisini inceledi. Geniş kapsamlı epidemiyolojik çalışmalar sonucunda toplanan verilerle, her katılımcının HEI puanı hesaplandı ve bu puanların kalp krizi, çarpıntı, kanser gibi başlıca kronik hastalıklarla ilişkisi incelendi. Aynı yaştaki insanlarla kıyaslandığında, HEI puanı yüksek olan, yani sağlıklı beslenen insanların, bu kronik hastalıklara karşı risklerinin düşük olduğu saptandı. Ancak, HEI puanı yüksek kişilerin aynı zamanda daha az sigara içiyor, daha fazla egzersiz yapıyor ve daha sağlıklı yaşıyor oldukları da gözlemlendi. Bu nedenle, söz konusu kronik hastalıklar konusundaki riski azaltmak için yalnızca sağlıklı besleniyor olmak yeterli değil, sigara, alkol gibi diğer risk faktörlerinden de uzak durmak ve egzersiz yapmak gerekiyor.

11.11.2010

Mengen Pilavı

Malzemeler: 2 bardak pirinç, 3 bardak et suyu, 150 gr. tereyağı, 250 gr. kuzu eti, 250 gr. mantar, 2 domates, 2 sivri biber, 4 dal taze soğan, karabiber, tuz.

Yapılışı: Pirinçleri yıkayıp süzün. Mantarları, domatesleri, sivri biber ve taze soğanı ufak parçalar halinde doğrayın. Tereyağını tencereye koyarak eritin, eti ilave ederek kavurun. Ardından mantarı, karabiberi, tuzu, soğanı ve domatesi ilave ederek karıştırmaya devam edin. Karışıma et suyu ve pirinci ekleyerek kaynamaya bırakın. Suyunu çektikten sonra kısık ateşte kısa bir süre daha bekleyerek pilavın demlenmesini sağlayın.

Düğün Pilavı

Malzemeler: 2 su bardağı pirinç, 3 bardak su, 1 bardak haşlanmış nohut, 300 gr. kavrulmuş et, 150 gr. tereyağı, tuz.

Yapılışı: Önceden ıslatılarak bekletilmiş pirinçleri yıkayıp süzün. Tereyağını bir tencerede eritin, pirinçleri içine dökün, birkaç defa kaşıkla döndürerek kavurun. Haşlanarak kabukları çıkartılmış nohutları katın ve biraz daha kavurun. Suyu da ekleyerek kısık ateşte pişirin. Pilav suyunu çektiğinde ocağı kapatarak demlenmesi için tencerenin üstünü pamuklu bir bezle kapatıp bir süre bekletin. Pilav demlendikten sonra kavrulmuş eti pilavın üzerine koyarak servis edin.

10.11.2010

Ziyafetlerin vazgeçilmez lezzeti: Pilav


Türk mutfağı dünyanın en zengin mutfaklarından biridir. Bu zenginliğe baharat yolunu
uzun yıllar kontrol altında tutmuş olmak, Orta Asya’dan yapılan göçler boyunca yol
üzerinde bulunan Uzak Doğudan Orta Doğuya yayılmış pek çok toplumun mutfak
kültüründen etkilenmek, birçok uygarlığa ve kültüre kaynak olmuş Anadolu
coğrafyasının geçmişinden biriktirdiği mutfak kültürü gibi pek çok neden gösterilebilir.

Türk mutfağının diğer kültürlerle etkileşim yoluyla edindiği zenginlikler, Selçuklu ve Osmanlı saraylarında geliştirilen yeni tadlarla geliştirilerek sentez edilmiş ve çeşit zenginliği, sağlıklı ve dengeli beslenmeye uygunluk gibi pek çok yönden gelişmiş bir mutfak kültürü oluşmuştur.

Emziren annenin hastalıkları bebeği nasıl etkiler?

Anne sütü vermeyi engelleyen hastalık çok azdır. Anne nezle, ishal, idrar yolu enfeksiyonu gibi hastalıklara kapıldığında bebeğini emzirmeye devam edebilir. Anne sütü ile bebeğe geçecek antikorlar bebeği hastalıktan koruyacaktır.

Anne sütü ne kadar süreyle ve nasıl verilmeli?

Bebek mümkün olduğu kadar uzun süre emzirilmelidir. Ancak altıncı aydan sonra anne sütü bebeğe yetmemeye başlar. Sağlıklı bir anne günde ortalama 700-800 ml. süt salgılar. Bu miktar ilk 6 ayda bebek için yeterlidir.

Bebek sık sık emzirilmelidir. Yeni doğan bebekler genellikle gece ya da gündüz 1-3 saat aralıklarla emmek isterler. Yeni doğan bebekler çok uyurlar. Bebeğin 3-4 saatlik zaman zarfında uyanmaması durumunda uyur haldeyken anne kucağına alınarak memeyi almaları sağlanmalıdır.

Bebek için en ideal besin: Anne sütü


Yeni doğan bebeklerin beslenmesinin en doğal ve sağlıklı yolu anne sütüdür. Bazı genç anneler emzirmeyi eski moda bir davranış olarak algılayabilir. Ancak yeni doğan bebek için anne sütünün yerini tutacak hiçbir gıda yoktur. Bu nedenle, sosyal ve kültürel tercihler ne olursa olsun, anne ve bebek sağlığı için herhangi bir engel yoksa anne sütü tercih edilmelidir. Anne sütü bebeğin en temel haklarından biridir.

Anne sütü, diğer sütler ve mamalarda karşılaştırıldığında, bebek beslenmesi için en ideal besindir. Anne sütünün içeriğinde, bebeğin büyümesi ve gelişmesi için çok önemli olan bazı mineraller, proteinler ve lineloik asit gibi maddeler diğer sütlere oranla çok daha fazladır. Ayrıca, bebekte bulunmayan ve sindirime yardımcı bazı enzimler ve bebeği hastalıklara karşı koruyan antikorlar içerir. Anne sütü, bebeğin büyüme ve gelişmesi için önemli olan çinko ve demir gibi minerallerin emilimini kolaylaştırır, yüksek oranda laktoz içerdiği için kalsiyum emilimini artırır. İnek sütünde bulunan bazı allerji yapıcı proteinler anne sütünde bulunmaz.

Bedeniyle kavgalı genç kadınların hastalığı: Yeme bozuklukları


Zayıf olmayı güzel olmaya denk sayan anlayış, genç kızları bedenine karşı acımasız davranışlar sergilemeye yönlendirebiliyor. Moda ve kozmetik endüstrisi tarafından pompalanan çarpık güzellik anlayışı, normal kilodaki gençlerin dahi kendini şişman hissetmesine, birkaç kiloluk bir fazlalığın insanların kendisine olan saygısını altüst etmesine yol açıyor.

Psikiyatristlerin "yeme bozuklukları" olarak adlandırdıkları anoreksia, bulimia ve aşırı yeme takıntısı, sıklıkla ergenlik ve ilk gençlik dönemlerinde ortaya çıkıyor. Gençlerin bedensel görünüşlerinden hoşnutsuzluk duydukları ve değiştirmek için aşırı davranışlar sergiledikleri bu rahatsızlıklara özellikle genç kızlarda daha sık rastlanıyor.

Yeme bozukluklarına medya ve iletişimin güçlü ve yaygın olduğu modern toplumlarda daha sık rastlanıyor. Uzmanlar bunun nedenini, dış görünüşün ve ideal vücut şeklinin öneminin abartılılı bir şekilde sunulduğu medya organlarının ve moda, kozmetik gibi alanlardaki reklamların etkisine bağlıyor.

Ambalajların Arkasında Ne Yazıyor?



Ambalajların arkasını çevirdiğimizde içerik kısmında; hidrojen yağ,  emülgatör, doğayla özdeş aroma gibi bir takım terimlere rastlarız. Bu terimlerin ne anlama geldiklerini birçoğumuz bilmez.
Zeynep Kaçmaz'a ait bir gazete haberi gıda etiketlerinin nasıl okunması gerektiğini ve bazı etiketlerde kullanılan terimlerin ne anlama gelediğini anlatan bir haber hazırlamış. Haber şöyle;

9.11.2010

Hamilelikte uzak durulması gereken gıdalar

Gıdaların üretimi sırasında kullanılan kimyasal maddeler anne ve bebek sağlığı açısından risk oluşturabilir. Bazı hazır gıdalar katkı maddeleri ve koruyucu maddeler içerdiği için hamilelikte kullanılması sakınca içerebilir. Bütün bu nedenlerden dolayı mümkün olduğunca hazır gıdalardan uzak durulmalı, taze gıdalarla evde pişirilecek yemekler tercih edilmelidir.

Gıdaların üretimi sırasında kullanılan kimyasal maddelerin gıdalar üzerinde bırakabileceği kalıntılardan uzak durmak için en garantili yöntem, bu tür kimyasal maddeler kullanılmadan üretilen organik gıdaların tercih edilmesi. Eğer bu mümkün değilse, taze sebze ve meyvelerin kimyasal kalıntılardan arındırılması için iyice yıkanması, sebze ve meyvelerin normalde yetişmiş olduğu mevsimde tüketilmesi önerilir. Örneğin kışın domates tüketiminin tercih edilmemesi yararlı olacaktır.

Hamilelikte nasıl beslenmek gerekir?


Hamilelik, insan hayatında beslenmeye en fazla dikkat edilmesi gereken dönemlerden biri. Hamileler, hem kendi sağlıkları hem de bebeğin sağlığı için beslenmeye normalde gösterdikleri özenden çok daha fazla özen göstermeli.

Hamilelik sırasında anne adayının vücudunda önemli değişiklikler olur. Hem bu değişikliklerin sorunsuz olarak gerçekleşebilmesi hem de bebeğin büyüme ve gelişmesinin tamamlanması için annenin beslenmesinin yeterli ve dengeli olması gerekir.

Hamilelik sürecinde, normalde alınandan daha fazla miktarda gıda alınması gerektiği doğrudur, ancak bu yeterli değildir. Çünkü hamile kadının besin ihtiyaçları normal birine göre farklıdır.

Hamileliğinden önce normal kiloda olan bir kadının ortalama 10-15 kilo alması gerekir. Hamileliğinden önce kilolu olan kadınların 7-12 kilo, zayıf olan kadınlarınsa 15-20 kilo alması gerekir. Ancak gebelik sırasında yaygın olarak ortaya çıkan, gebelik diyabeti ve gebelik tansiyonu gibi rahatsızlıklara dikkat edilmeli, yapılan kontrollerde böyle bir rahatsızlık ortaya çıktığında hem rahatsızlıkla hem de diyetle ilgili bir uzmana danışılmalıdır.

Afrika'nın serinletici bitkisi: Hibiskus


Karabamya olarak da anılan hibiskus bitkisinin yaprakları gövdeye oturmuştur. Ortadaki parçasının uzunca ucu sivri dil şeklindedir ve kenarları kertikli koyu yeşil renkli bir bitkidir. Çiçekleri beyaz veya hafif pembemsi beyaz ve geniş kalp şeklindedir. Göbeğe doğru koyu vişneçürüğü rengini alan beş adet taç yaprağı bulunur. Ortada ise bir demet sarı dölenme tozluğu vardır.

Taç yaprağını kavrayan kupa yaprakları açık veya koyu vişneçürüğümsü yeşil renkte olup üzeri tüylü, kalın etli bir yapıya sahiptir. Kupa yapraklarının etrafını çeviren 8-12 adet daha ince, küçük dış kupa yaprakları da vardır. Çay ve natürel ilaç yapımında bu kupa yaprağı ile dış kupa yaprağı kulanılır; diğer kısımları kulanılmaz.

8.11.2010

Vitamin ve sağlık kaynağı: Portakal


Portakal, turunçgiller familyasından bir ağaçtır. Boyu 2-10 m arasında değişir. Yaprakları sert dayanıklı ve düz kenarlıdır. Meyvesi C vitamini bakımından zengindir. Kabuğunun altında sarımtırak, bazılarında ise kırmızı renkte sulu ve dilimli bir öz bulunur. Kabuklarından portakal esansı elde edilir. Eczacılıkta ve gıda sanayiinde kullanılır. Çiçeklerinden de portakal çiçeği esansı yapılır.
Portakal çiçeklerinin kaynatılmasıyla elde edilen su, spazm giderir. Kabuklarından yapılan şurup ise, mide sorunlarına iyi gelir. Damar sertleşmesini önler, soğuk algınlığı, grip ve nezlede faydalıdır. Yorgunluğu ve sinir bozukluğunu giderir, cildin güzel olmasını sağlar. Kansızlığı giderir. Hazmı kolaylaştırır. Karaciğeri çalıştırır ve safra ifrazatını artırır. Ateşi düşürür. Hastalıklarda nekahat devresini kısaltır. Vücuda enerji verir, şeker hastalarına da faydalıdır. Susuzluğu giderir. Zayıflatıcıdır. Mide hastalıklarından şikayet edenler portakal tüketiminde dikkatli davranmalıdır.

5.11.2010

Sindirim sisteminizin dostu: Zencefil


Zencefil pek çok sağlık sorununa karşı uzun zamandır kullanılan bir bitki. Mide bulantısının giderilmesine ve vücuttan iltihabın atılmasına yardımcı oluyor aynı zamanda afrodizyak etkisiyle de biliniyor.

Botanik biliminde "Zingiber officinale" olarak tanımlanan bitki, mor-yeşil renkte tek bir çiçeğe sahip olup, tek bir filiz görünümündedir. Zencefil yaprakları mızrak şeklinde sivri uçlu ve tarçın kokuludur. Çiçekler sarı renkli ve çoğu bir arada bulunurlar. Bitkinin kökleri nişasta, reçine ve uçucu yağlar taşır. Kökler yassı ve grimsi renklidir. Kuvvetli kokulu ve biraz acımsı lezzetlidir.

Kullanım alanlarının hammaddesi bu bitkinin hayli kalın boyutlardaki köküdür. Hindistan sahillerinin bitkisidir. Ancak günümüzde Jamaika, Çin, Afrika ve Karayip adalarında da yoğun olarak yetiştirilmektedir. Zencefilin iyi tanınan kokusu da kökünden kaynaklanmaktadır. Zencefil tarih boyunca pek çok gastroentestinal rahatsızlık için ve aynı zamanda eklemlerin sızlamasını dindirmek için yardımcı şifa ürünü olarak kullanılmıştır. Zencefildeki en aktif bileşenler gingeroller olarak tanımlanmaktadır. Bunlar aynı zamanda zencefil kökünde mevcut en aromatik maddelerdir. Kurutulma süreci boyunca zencefilde ayrıca şogaoller oluşur. Bunların mide bulantısına yol açan gastrik maddeleri detoksifiye ettiği düşünülmektedir. Zencefilin aynı zamanda bağırsakların hareketlerini ve işleyiş tarzını hızlandırdığı ve kalp sağlığını geliştirdiği sanılmaktadır. Dahası, zencefil osteoartrit ile ilişkilendirilen ağrı ve enflamasyonlara sebebiyet veren maddeleri de engellediği sanılmaktadır. Zencefil, mide bulantısı, şişkinlik ve kolik gibi sindirim problemlerine karşı başarıyla kullanılabilir. Yolculuk kusmalarına karşı etkilidir. Antiseptik etkisi sayesinde, mideye bağırsak enfeksiyonlarına ve hatta gıda zehirlenmelerine karşı kullanılabilir. Zencefil kan dolaşımını uyarır ve böylece kanın yüzeysel bölgelere de rahatça ulaşmasını sağlar. Bu etkinliği sayesinde donuklarda, ısınmayan el ve ayakların ısıtılmasında çok önemli görevler üstlenebilir. Aynı zamanda yüksek kan basıncını da normalleştirmeye yardımcı olur. Terletici ve ateş düşürücü etkileri vardır. Öksürük, grip, soğuk algınlığı ve öteki solunum yolları hastalıklarında, ısıtıcı ve yatıştırıcı etkiye sahiptir. Ayrıca iştah açar ve kabızlığa karşı kullanılabilir.

1.11.2010

Doğanın iksiri: Keten tohumu



Son zamanların en popüler bitkileri arasında olan keten tohumu ve ondan çıkarılan keten tohumu yağı birçok yararlı özelliğe sahiptir. Keten (Linum usitatissimum), 30-100 cm yükseklikte, mavi çiçekli ve bir yıllık bir kültür bitkisidir. Latince ismi "Çok faydalı bitki" anlamına gelmektedir. Keten, Mısırlılar’ dan beri tarımı yapılan ve çok değişik amaçlarla kullanılan bir bitkidir. Tohumları; 4-6 mm uzunlukta, yumurta biçiminde, yassı, parlak, kırmızımtırak esmer renkli, kokusuz ve yağlı lezzetlidir.